23 Şubat 2009 Pazartesi

İnsanlar Sanki Morfinlenmiş...


Mahmut Efendi Hz. Sohbetleri


İnsanlar Sanki Morfinlenmiş...


Şimdi ders ayetimize dönelim:
''Sizin emsalinizi değiştirmeğe ve sizi bilmediğiniz bir surette yaratmağa kadiriz.''
''Sizi benzerlerinize tebdile kadiriz'' demek; ''Sizi bizler yok ederiz yerinize yenisini getiririz onlar asi olmazlar.'' demektir.Nitekim geçmişte bunların misalleri çoktur.
İslam tarihine baktığımız zaman bu hakikatı bütün açıklığıyla görürüz.Bütün islam devletleri dinlerine bağlı kaldıkça, Kuran-ı Kerim'in hükümleriyle amel ettikleri müddetçe maddeten ve manen üstün bir seviyeye yükselmişlerdir.Dini inançlarında zayıfladıkça Allah'ın kitabıyla ameli terkedip dünya zevkine daldıkça da zayıflamışlar gerilemişler Allah (celle celaluhu) onların yerlerine yeni kavimler getirmişdir.
Maide suresinde Mevla Teala şöyle buyuruyor:
''Ey iman edenler! Sizden her kim dininden dönerse, muhakkak Allah'u Teala bir kavmi getirir ki, onları sever, onlar da onu sever.Onlar mümine karşı açık gönüllü, kafire karşı onurlu ve zorludur.''(Maide 54 den)
Allah'u Teala bu ayeti celilesinde islam dininden irtidad edenlerin yerlerine sağlam imanlı Allah ve Resulunu seven müminleri himaye den kavimler getireceğini vaad ediyor.Bu va'd sadece irtidad edenlere mahsus olmayıp dinde zaafiyet gösteren hak yolundan ayrılan Kuran'ın hükümleriyle ameli terkeden dünyayı ahirete tercih eden, dünya menfaatini dinden üstün tutan herkese şamildir.
Birisine ''Kuran'ın Allah'ın kitabı olduğunu nasıl isbatlarsın?'' diye sormuşlar.O da:''Kuran kendi kendini isbat etmiştir'' diye cevap vermiş.
Peygamberimiz vasıtasıyla, okuduğumuz ayet-i kerime de onbir kabilenin dinden döneceği haber verilmiştir.Efendimiz ahirete irtialinden sonra onbir kabile dinden döndü.
Aişe (Radıyallahu anha) validemiz buyurmuştur ki:''Resulullah'In ölümüyle babam (Hazreti Ebubekir) Radıyallahu anh'ın omuzlarına öyle yük bindi ki dağlara binse idi onlar ezilirdi.''
Bu irtidad eden on bir kabilenin üçü Resulullah zamanında yedi kabile Hazreti Ebu Bekir zamanında bir taneside Hazreti Ömer zamanında irtidad etti (dininden döndü). Bu mürted olan kavimler zekat vermekten kaçındılar.
Dediler ki; "Namaz kılarız amma bizim mallarımızı gasbetmeyin." Bu durum karşısında Hazreti Ebu Bekir Eshab-ı Kiram'ı topladı: "Bu milleti yola almak farz oldu." dedi.
Hazreti Ömer Hazreti Sıddık'a karşı: "Sen ehl-i kıbleye kılıç mı çekiceksin?" deyince, Hazreti Ebu Bekir: "Vallahi yola gelmezlerse peygamberimize verdikleri zekatlarından bir keçi yavrusu noksan bırakırlarsa onlar ile harbederim. Bir kolum koparsa öbür kolumla, iki kolum koparsa bütün vücudumla dövüşürüm." buyurdu.
Bu cevap karşısında Hazreti Ömer: "Onun kalbini Allah (celle celalüh) şerhetti ona uymaktan başka çaremiz yok." dedi. Neticede on bir kabile yola geldi. Hepsi Hazreti Sıddık'a teşekkür etti.
Dersimizin ayet-i kerimesinde: "Sizi bilmediğiniz bir surette yaratmaya kaadiriz." cümlesini Hasan-ı Basri Hazretleri: "Sizi maymunlara, hınzırlara tebdil ederiz de kimse buna mani olamaz." diye tefsir etmiştir.
Mevla insanı istedii şekle çevirir;
"Onlardan maymunlar ve hınzırlar ve Cenab-ı Hak'tan başkasına tapanlar yaptı" (Maide sr: 60'dan)
Mevla Teala'yı hiç gücendirmeye gelmez. O'nu gücendirmemeye çok dikkat edelim, onun hatırını kırmayaylım.
Her insan kabrinden insan suretinde çıkacak zannetmeyin. Zira;
"O gün sur'a üfürülür artık (kabirlerinizden) bölük bölük gelirsiniz." (Nebe sr:18) buyuruluyor.
Bir kısmı insan suretinde, diğer bir kısmıda ya hınzır ya maymun suretinde gelir.
Ya Erhamerrahimin! Dünya'da ve ahirette rezil olmaktan muhafaza eyle bizi!
(ders ayeti)
"Ve muhakkak ki, siz ilk yaratılışı bildiniz, o halde düşünmezmisiniz?"
Yağmurdan yiyeceklerimiz, içeceklerimiz hasıl oldu sonra "o su" sonra donuk kan sonra et parçası sonra kemik. Sonra kemiklere et giydirdik sonra başka bir yaratılışla icad ettik.
"Rahimlere döktüğünüz nutfeyi haber veriniz. Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa biz mi?" buyurmakla dört sualden birincisi sorulmuş oldu.
Şimdi tüp bebekte yapıyorlar. Onlar iki rekat namaz kılsaydılar kendileri için bütün keşiflerden daha hayırlı olurdu. Bir genç kız koleradan vefat etmiş. Annesi yahut babası onu rüyada görüp sormuşlar: "Kızım bize ahiretten haber ver yerin nasıl, ne haldesin?" Genç kız demiş ki: "Biz bildik fakat amel edemiyoruz. Siz görmediniz amel ediyorsunuz.Vallahi insanın defterinde iki rekat namaz görmek bir iki tesbih olamsı bütün dünya ve içindekilerden daha sevglidir.'' Şu kızın söylediğine bakın. Acaba bir gece namazı kıldık mı, işrak kuşluk kıldık mı? "Allah" dedik mi? Kur'an okuduk mu?
"Kıyamet günü onun için bir kitap çıkaracağız ki, ona açılmış olarak kavuşacak." (İsra sr:13'den) Ve ona denilecek ki:
"Oku kitabını" (İsra sr:14'den)
Eğer kitabında: "İşrak kıldı, kuşluk kıldı, zikr etti, istiğfar etti, okudu, okuttu, vaaz etti" okursa sevinir ve der ki:
"Gelin, kitabımı okuyun." ( Hakka sr:19)
Mevla Teala dört sualden ikincisini soruyor:
(ders ayeti)
"Şimdi ektiğiniz tohumu gördünüz mü? Haber veriniz. Onu sizler mi bitiriyorsunuz yoksa bitirenler bizler miyiz?"
Toprağa attığınız tohumu yetiştirip olgunlaştıran sizmisiniz yoksa Allah mı? Şunda şüphe yoktur kitanenin çimlenmesi, toprak üzerine çıkması, büyümesi, kemale erip olgunlaşmasında, Allah'tan başka kimsenin dahli yoktur. Her ne kadar tohumu toprağa atan insanlar isede , onun büyüyüp yetişmesinde insanların hiç medhali yoktur.
Ekini topraktan çıkarıp yetiştirmede insanların medhali olmadığı için Resulullah Efendimiz: "Sizden biriniz:''ekin ektim'' demesin de: ''Tohum saçtım'' desin." buyurmuştur.
Gözlerim sık sık gökyüzüne gider, "Acaba bulut var mı? Ne renk." diye. Mevlamız ne yaparsa doğrudur, sevgilidir. Dua edelim. "Çok ettik" demeyelim. Dualarımızın hepsi ibadettir. Rabbimiz ne buyurruyor:
" Ve Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua ediniz, sizin için icabet edeyim. Şüphe yok o kimselere k, benim ibadetimden kibirlenirler, onlar yakından zeliller oldukları halde cehenneme gideceklerdir." (Mü'min sr:60)
Allah-u Teala bu ayet-i celilesinde ibadeti dua ile tabir etmiştir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün minberde iken:" Dua işte o ibadettir." deyip bu ayet-i kerimeyi okumuş bir başka seferde de: "Dua ibadetin iliğidir (özüdür)." buyurmuştur.
Ayet-i celileden anlaşıldığı üzere tevhidde, dua ve ibadette kibirlenenler zelil ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.
Mevla Teala kendisine ibadet etmekten kibirlenenler hakkında:
"Mesih de Allah(-u Teala) için kul olmaktan asla çekinmez, mukarrebin olan melekler de. Her kim onun ibadetinden çekinir ve kibirlenirse elbette onları umumen huzuruna toplayacaktır."
"Artık o kimseler ki, iman etmiş vamel-i salih amellerde bulunmuş olurlar, elbette onlara mükafatlarını ödeyecek ve onlara kendi fazlından olarak mükafatlarını artıracaktır. Amma o kimseler ki, yüz döndürdüler ve tekebbürde bulundular, onları da elbette elim bir azap ile azaplandıracaktır. Ve onlar kendileri için Allah (-u Teala) dan başka ne bir yar, ne de bir yardımcı bulunmayacaklardır." (Nisa sr:162-173) buyuruyor.
Mevla Teala:''Ey insanlar! Attığınız tohumu gördünüz mü? Onu siz mi bitirip yetiştiriyorsunuz? Yoksa biz miyi onu büyütüp yetiştiren?'' buyurduktan sonra:
(Ders Ayeti)
''Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık, hayret ederdiniz (verdiğiniz emeğe pişman olurdunuz).Biz borçlandık (yaptığımız masraflar boşa gitti!) Doğrusu biz yoksun bırakıldık (derdiniz).'' buyuruyor.
Mevla Teala'nın bahsettiği bu durum çiftçiler arasında görülüp duran olaylardandır.Bazı yıllar çiftçiler tohumları atarlar, ekinleri ekerler.Bunlar bazan bitip çıkmadan, bazan bitip çıktıktan sınra her hangi bir sebeple zayi olur, giderler.Bazende semavi afetlerle helak olur gider de çiftçinin eli böğründe kalır.Halk arasında:''Şu kimsenin ekini bozulmuş'' denir.
Bu gibi şeylerle Cenab-ı Hak buyurmak diliyor ki; birazcık kulağınızı çekiyorum amma kulağınızın çekildiğinden haberiniz olmuyor.İnsanlar sanki morfinlenmiş.Ne zaman ki morfinin tesiri geçecek vücutlarını çuvaldızlarla delinmiş gibi bulacaklar.Mevla Teala ve Tekaddes Hazretleri, insan hayatının devamında birinci derecede önemli olan tanelerin yetişmesindeki kudretini beyan ettikten sonra, ikinci derecede mühim olan suyun önemini ve bundaki kudretini beyan etmek üzere buyuruyor:
(Ders ayeti)
''İçtiğiniz suya baktınız mı?''
Suyu luk luk içersiniz, bir adam tanırım bir bardak suyu bir dikişte bitirir.Daha su içmesini beceremiyoruz...
Efendi Baba:''Su içilirken tel gibi çekilecek yani yavaş yavaş içilecek.'' buyururdu.Beceremedik böyle içmeyi.
(Ders Ayeti)
''Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz?''
Ayeti celilede geçen ''müzn'' beyaz buluta denir ki, ondan yağmurun az yağdığı ve bu bulutlardan inen yağmur sularının daha tatlı olduğu rivayet edilmiştir.
Sure-i Furkan'da şöyle buyruluyor:
''Ve O, rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci gönderdi.Ve gökten tertemiz bir su su indirdik.''(Furkan 49)
Sure-i Şura'da da:
''Odur ki (kulları) umutlarını kesdikten sonra yağmuru indirir, rahmetini her tarafa yayer.O velidir, övülmüştür.''(Şura 28)
Mevla Teala:İçmekte olduğunuz tatlı suları bildiniz ya! Onu beyaz buluttan siz mi indirdiniz? Yoksa indiren biz miyiz?'' buyurduktan sonra:
(Ders ayeti)
''Dileseydik onu tuzlu yapardık.Şükretmeniz gerekmez mi?'' buyurmak ile bizleri şükr etmeye teşvik ediyor.
Mevla Teala insanların yiyecek ve içeceklerini yaratmaya kendisinden başka kimsenin kadir olamayacağını beyan ettikten sonra yiyecek ve içeceklerin ıslahına hizmet eden ateşin önemini ve bundaki nimetini beyan etmek üzere buyuruyor ki:
(Ders Ayeti)
''(İki dalı birbirine sürterek) çıkardığınız ateşi gördünüz mü? Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratanlar biz miyiz? Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.''
Ayet-i celilede çakmakla ateşlendiği zikredilen bu ağaç; Suudi Arabistan'da yetişen Merh ve Afar ağaçlarıdır.Bu iki ağacın yaş dalları birbirine sürtüldüğü zaman bir su çıkıp ve bu suyun ateşlenerek yandığı kitaplarda yazılıdır.Böyle olmakla beraber ayet-i celilenin anlamı; çakılarak yakılan bütün ateşlere şamildir.Bu günün kibritleri ve ateş alan her şey çakılarak yakılır.
Dünya ateşi bize cehennem ateşini hatırlatmalı.Cehennem ateşi dünya ateşinin şiddetinden kat kat üstündür.Efendimiz (aleyhisselam) buyuruyor ki:''Çakmak çakarak tutuşturduğunuz şu ateşiniz, cehennem ateşinin yetmiş cüzde bir cüz'üdür'' Yanlarında bulunan Ashabı Kiram:''Ey Allah'ın Resulu bu ateş kafi idi.'' demişler.
Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ''Ahiret ateşi bu ateşin üzerine altmış dokuz cüz fazla kılındı.Her bir cüz'ün misli dünya ateşi kadardır.'' buyurdu.
Bu dünyada biz insanlara ateş çok lazım olan bir şeydir.Mevla Teala onu bizlere menfaat ve kazanç vasıtası kılmıştır.
Mevla Teala habibine hitaben buyuruyor:
(Ders Ayeti)
''Ya Muhammed! Rabbini azim olan ismiyle tesbih et.''

Read More......

22 Şubat 2009 Pazar

Kitabı Sağ ve Sol Elinden Verilenler


Mahmut efendi sohbetleri

Kitabı Sağ ve Sol Elinden Verilenler

Bize anamızdan babamızdan çok acıyan Allahımız daima uyanık olmamız için böyle açık açık ayetleriyle bizlere vaaz ediyor.Şimdi vaktimiz varken tedbirlerimizi alalım.Ahiret için gerekli vazifelerimizi yoluna koyalım.Sonra özür dilemenin faidesi olmadığı günde özür dileme mecburiyetinde kalmayalım.Allah'u Teala Hazretleri buyuruyor ki:
(Ders ayeti)
''O gün (hesap için) arz olunursunuz hiç bir şey gizli kalmaz.''
Kime arz olunacaksınız, gösterileceksiniz? Sure-i Kehf'in şu ayeti kerimesi bunu açıklar:
''Onlar, saf halinde Rabbine arz edilmişlerdir.(Sonra onlara denilir): Yemin olsun ki sizi ilk önce yarattığımız gibi (çıplak olarak) bize geldiniz.Belki zennettiniz ki sizin için hiç bir mevı'd (cem olmak için vaad olunacak yer) teyin etmeyeceğiz.''(Kehf 48)
Hazreti Aişe (radıyallahu anha) buyuruyor: Resul (aleyhisselam) a sordum: Ya Resulullah! İnsanlar kıyamet gününde nasıl haşrolacaklar?
Buyurdu ki:"Çıplak ve sünnetsiz olarak." O zaman ben dedim:"Kadınlarda mı çıplak olacak?" "Evet" buyurdu.
Bunun üzerine ben:"Ama Ya Resulullah biz kadınlar utanırız" deyince:"Ya Aişe iş bundan şiddetlidir, kimse kimseye bakacak durumda değildir." diye cevap verdi.
Gelen haberlere göre insanlar mahşerde beş saf olacak; peygamberler, Evliyalar, Mü'minler, Kafirler, Münafıklar.
Mahşerde insanlar Mevla Teala'ya arz olunduklarında herkesin kitabı kendi önüne koyulacak;
"Amel defterleri önlerine konulmuştur. Artık o mücrimleri göreceksiniz ki (defterlerinde yazılı) günahlardan korkmuşlar ve şöyle diyorlar: Onlar, bütün yaptıklarını (defterlerinde) hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin, hiç kimseye zulmatmez." (Kehf sr:49)
Cenab-ı Hak herkesin amellerini bildiği halde o günde amellerin arzolunmasındaki hikmet; herkesin kendi ameline muttali olarak adaleti ilahiyeyi görüp bir diyeceği kalmaması içindir. Herkesin amellerini kendilerine göstermekle iyileri sevindirip, kötüleri mahcup etmektir. Allah-u Teala Hazretleri gizli aşikar herşeyi bildirdiği için muhasebeye ihtiyacı yoktur.
Tarık suresinde:
"O günde bütün sırlar açılacak (gizli iller meydana çıkarılacak). Artık insan için ne bir kuvvet nede bir yardımcı bulunmayacak." buyuruluyor.
Şimdi dersimize gelelim, ayetimize devam edelim:
"Artık kime ki kitabı sağ tarafından verilmiş olur. Der ki: Alınız kitabımı, okuyunuz"
Kitabı kendisine sağ tarafından verilen kimse defterini okuduğunda kurtuluşta olduğunu bilecek. O kadar çok sevinecek o kadar çok memnun olacak ki bunu başkalarına bildirmek ve onlarıda kendi sevincine ortak etmek için akraba-i taallukatını ve dostlarını, arkadaşlarını çağıracak. "Gelin şu defterimi birde siz okuyun, sevinin" diyecek. Öyle olduğu gün insan için ne sevimli gündür. Y Erhamerrahimin! Fazlı keremin ile bizide o kullarından eyle! Amin!
(Ders ayeti)
"Muhakkak ben dünyada bilmiştim ki muhakkak hesabıma kavuşacağım"
Mevlanın fazlı keremine dayanarak çalıştım bu nimete mazhar oldum.
Şu dışarıda yağan karları görüyorsunuz değil mi? Nasıl yağıyor sonrada eriyip gidiyor, dünyada kalışda böyledir.
"Dünya bir saattir sen onu taat yap"
(Ders ayeti)
"Şimdi o hoşnut olduğu, razı olucu bir yaşayıştadır."
Yani sahibini o kadar razı ediyor o kadar memnun oluyor ki sanki o hayat rızanın kendisi oluyor. İşte Cenab-ı Hak ahireti gözümüzün önüne açıkça koydu. İki tarafıda koydu hangisini seçerseniz seçin.
(Ders aytei)
"Yüksek cennet içinde"
Dünya gibi elem ve ızdıraplarla dolu meşakkatlerle karışık değil her tarafı saadet heryeri hayat ve zevkle dolu bir cennette.
(Ders ayeti)
"Meyvaları yakın''
Mümin onları toplarken hiç zahmet çekmeyecektir. Ayak üzerinde olsun, yaslanırken olsun onları rahatça elde edebileceklerdir.
Dünya meyvaları öyle değildir. Onları toplamak için bazen merdiven kullanılır. bazen ağaca çıkılır. "Ha düştüm, ha düşeceğim" denilir. Velhasıl çeşitli zorluklarla onlara kavuşulur.
Cennet sadık bir makamdır. Sure-i Kamer'in şu ayetler bunu izah ederler:
"Muhakkak ki muttekiler cennetlerde ve ırmaklardadırlar. Bir doğruluk ikamtgahında gayet kudret sahibi bir hükümdarın huzurunda bulunacaklardır."
Dersimize gelelim:
"Geçmiş günlerde takdim etmiş olduğunuz şeylerin mükafatı olarak afiyetle yiyiniz ve içiniz."
Siz dünyada geçen günlerinizde işlemiş olduğunuz güzel amelleriniz sebebiyle: "Cennetin meyvalarından yiyin, meşrubatlarından için, afiyet olsun." Öyle yemekler ki insanı midesini şişirmez, onlardan dışarı çıkma ihtiyacı hasıl olmaz, ağırlık vermezler, ağız ekşimesi yapmazlar.
Bu vaazları kulağımıza küpe yapalım hem de kalbimizin kulağına hiç unutmamak için bunlardan bahsedelim. Bunları yaratan Allah-u Teala Hazretlerinden bahsedelim ve O'ndan utanalım. O Mevla her an mekandan münezzeh olduğu halde bizimle beraberdir.
Sure-i Hadid'de buyurduğu üzere:
"Ve O, her nerede olursanız sizinle beraberdir."(Hadid sr:4)
Hadis-i Şerif:
"Kişinin imanının en efdal derecesi nerede olursa olsun Mevla'nın kendisiyle olduğunu bilmektliğidir."
Böyle olan bir kimse gözleriyle bir harama bakacakken hemen hatırlar ki Mevla beni görüyor, yanlış ölçecek iken, yanlış tartacak iken hatırına geliyor ki Mevla beni görüyor.
Mevla insanın kalbini biliyor. Mecliste, tenhada, karanlıkta, aydınlıkta,uçakta, trende, otobüste, yatarken, yorgan altında bütün hallerimizden durumlarımızdan Mevlamız haberdardır. Bizimle beraberdir. Çirkin ayıp şeyler yapamayız.
İmam-ı Rabbani (kuddise sirruhu) mektubatında buyurur ki: "Bir kadının başka bir kadına şehvetle bakması ve tutması hususu yabancı erkek gibidir. Bu manadan olarak kadının kocasından başkasına süslenmesi caiz değildir.
Bu başkası ister kadın olsun, erkeklerin tüysüz delikanlıya şehvet nazarıyla bakmaları ve aynı duygu ile onları okşamaları haram olduğu gibi şehvetle kadının kadınlara bakmaları ve onları okşamaları dahi haramdır.
Birbirimizi seviyoruz bahanesi ile şehvete uymamalıdır. Öyle şeyleri yapmamalıdır. Bunları yapmak ateştir. Öldürücü zehirdir.
"Kadınların aralarında ki sihakı (şehvetle sürtüşmeleri) zinadır."
Şu ahir zamanda Mevla bize böyle ilimleri duyurdu. Bir müslüman böyle duyguya kapılacak olsa nefsinin kafasına yumrukla hatta aykla vurmalıdır.
Kitabı sağ elinden verilenlerin beyanından sonra şimdi de defteri sol elinden verilenlere gelelim:
(Ders ayeti)
"Şimdi o kimse ki kitabı sol tarafından verilmiş olur (o da) der ki: keşke bana verilmemiş olsaydı. Hesabımda ne olduğunu bilmeseydim."
"Keşke o ölüm benim hayatımı kesip bitirmiş olsaydı."
İnsan: " Topraklara çevrilseydim de şu günü görmeseydim diyecek. Kul hiç sevmediği hiç arzu etmediği ölümü isteyecek: "Ey ölüm nerdesin gel, gel de beni şu bulunmuş olduğum azaptan kurtar." diyecek. Onun soğuk kucağın atılıp kurtulmak isteyecek. Heyhat! Orada ne ölüm var ne de onun istediği şekilde kurtuluş...
(Ders ayeti)
"Malım benden azabı def edemedi"
Altınlarım, gümüşlerim, kıymetli giyeceklerim, arsalarım, apartmanlarım hiç bir işe yaramadı. Başakalarına yaradı ise dahi ban ancak hasret ve nedameti kaldı.
(Ders ayeti)
"Benim saltanatım malikiyyetim benden zail olup gitti"
Sure-i İnşikak'ta kitabı sol taraftan verilenler hakkında şöyle buyuruluyor:
"Fakat kime ki, kitabı arkası tarafından verilmiş olur, derhal bir helakı çağırır. Ve bir alevli ateşe yaslanacaktır. Şüphe yok ki, ehli arasında bir sevinçli halde idi. Muhakkak ki o sanmıştı ki elbette dönmeyecektir." (inşikak sr: 10-14)
Bazı ulema sağ elin boynuna bağlanacağı sol elinde arkasına döndürüleceğini söylemiştir. Bazıları da sol eli böğründen sokulur arkasından çıkarılıp kitabını onunla alır demişlerdir.
Bir de Mevla Teala Hazretlerinden emir gelecek:
(Ders ayeti)
"(Ey melekler!) Yakalayın onu. Hemen bukağılayın onu."
"Sonra onu cehenneme atın"
"Ondan sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içerisinde olarak onu sevkedin."
İnsanı zincirle sarılıp kuşatıyorlar. Artık onun ne eli hareket ediyor ne de ayağı. Hiç kıpırdanamıyor dahi. Bir tilki tuzakla yakalandığı zaman nasıl oluyorsa öyle.
Bunlar niçin başına geldi, biliyor musunuz?
(Ders ayeti)
"Muhakkak bu adam ziyade büyük olan Allah'a (celle celalühü) iman etmiyordu."
"Fakirleri yedirmeye teşvik etmiyordu."
Görüyorsunuz değil mi? Burada ne kadar büyük bir tehdid var. Yetmiş arşın zincire vurulan o kafir, azim olan Allah'a iman etmemişti. Bu adam fakirleri gözetmiyor, onlara yardım etmiyor onlara, kendisi fakirlere yardım etmediği gibi fakirlerin yemeğinede tenezzül etmiyor, saltanat için halkı eziyor, korunmalarını düşünmüyordu.
Öyle olunca;
(Ders ayeti)
"O gün, onu arada koruyacak bir dost olmaz."
(Hamimün) kelimesi lügat itibariyle bir çok anlama gelir.
1-Dost ve yakın tanıdık anlamına gelir. Dostlukta iki kişinin birbirini himaye etmesi, koruması vardır. Müfessirlerin çoğu bu ayet-i kerimedeki (Hamimün) kelimesini tek anlam ile tefsir etmişlerdir. Yani o gün Allah'a ibadet etmeyen fakirleri yemeğe teşvik etmeyen o zalim kafiri koruyacak ve himaye edecek yoktur.
2-Sure-i Rahman'ın 44. ayet-i kerimesinde geçen (Hamimin aan) ise; sıcaklığı son dereceyi bulmuş su anlamındadır. Bunun için cehennemin sıcak suyunada (Hamimün) denilmiştir. Ayet-i kerimemizdeki (Hamimün) buradaki bu anlamda değildir.
3- Kamus tercümesinde açıklandığı üzere (Hamimün) soğuk su manasınada gelir. Sure-i Şura'da şöyle buyurulur;
"Artık bizim için ne şefaatçi var, ne de yakın bir dost."
Bu ayet-i celilenin tefsirinde Ruhu'l- Beyan'da şöyle buyuruluyor:"Bir kul kıyamet gününde hesaba çekilir, iyilikleri ve kötülükleri müsavi gelir. Bir tek sevaba ihtiyacı olur. Allah'u Teala Hazretleri:"Ey kulum! cennete girebilmen için bir hasenen daha olması gerek, insanlara bir bak ve onlardan bu bir haseneyi talep et, belki onlardan biri sana bu bir sevabı verir."
Kul gider babasından, annesinden, kardeşlerinden kendisine lazım olan bu bir sevabı ister. Fakat onlardan hiçbiri icabet etmez. Hatta derlerki:"Bizim de bir haseneye ihtiyacımız var." Kul eski yerine döner.
Mevla Teala sorar:"Ne ile geldin?" Kul der ki:"Ya rabbi! hiç kimse hasenelerinden bir hasene vermedi. Mevla buyurur: "Kulum! senin, benim yolumda bir dostun yokmu?" Kul böyle bir dostu olduğunu hatırlar. Ona gider ve bir sevap ondan ister. O zaman arkadaşı: Ben da senin gibiyim. Ama ikimizde cehenneme gitmektense sana bir sevap vereyim de hiç olmazsa sen cennete git" der.
Böylece o kişi dönüp Mevla'ya vaziyeti anlatır. Mevla Teala sorar:" Onun sevabı çokmuydu ki sana verdi?" o kişi:"yok Ya Rabbi! o da benim gibi çok fakirdi bana acıdı ve senin hatırın için verdi." Mevla Teala buyurur:"O fakir olduğu halde benim için verdi. Ya ben bu kadar zenginliğimle onu nasıl cehenneme sokarım, ikinizde cennetime girin."
Onun için size tenbih ediyorum.Bir mümin kardeşinize kızdığınız, kırıldığınız, incindiğiniz zaman hemen ondan uzaklaşmayın.Ne malum yarın ahirette onun sizin elinizden tutup cehennemden kurtarmayacağı.Bu sebeple istisnasız hak yolunda onları seveceğiz.
Ama sizler kolay kolay kimseyi beğenmezsiniz.Aynanın karşısına geçer, kendinize bakar ''benim gibi yok'' dersiniz.Vaz geçin bunlardan.
Read More......

Cennete Ağaç Dikmek


Mahmut Efendi Hz. Sohbetleri


Cennete Ağaç Dikmek


(Ders ayeti)
''Cehennemliklerin kan ve irininden başka yiyecek yoktur''
Gislin:Cehennem ehlinin, cehennemin sıcaklığından dolayı vücudundan akan irin ve kandır.
Cehennemliklerin yanmalarında hasıl olan şeye taam denmesi kafirleri istihza içindir.Çünkü taam yemek için hazırlanan şeydir.Sarı su ve irin ise yenilmeyen şeydir.
(Ders ayeti)
''Onu ancak hata ediciler yer.''
O ''Gislin'' i kasden günah işleyen münkir ve müşrik kimselerden başkası yemez.Ancak o kafirlerdir ki o pis şeyleri yemek mecburiyetinde kalacaklardır.
Sure-i Amme'de şöyle buyuruluyor:
''Orada ne bir serinlik ne de içecek bir şey.Bir kaynar su ve irin içecekler.Bir ceza ki (işledikleri amellere) uygun.''
Cenab- Hak ehli imanın ve ehli küfrün kıyamette görülecek hallerini beyandan sonra insanlara ahiretin ahvalini bildiren Kuran-ı Kerim'in azametini bildirmek üzere buyuruyor ki:
(Der ayeti)
''Artık kasem ederimi gördüklerinize ve görmediklerinize''
Ayeti celilenin başında geçen (lam elif) harfi üç şekilde tefsir edilmiştir.
1-La harfinin sıla olmasıdır ki, zaid demek anlamındadır.Bu tefsire göre mana ''kasem ederim'' demektir.
2-La harfinin nafiye olmasıdır ki, Mekke müşriklerinin iftiralarını red için getirilmiştir.Bu tefsire göre de mana:''Hayır iş Mekke müşriklerinin dediği gibi değil.Kasem ederim ki'' demek anlamındadır.
3-La lafzı kasemi nefy içindir.Bu durumda da mana şöyle olur:''Şu Kuran-ı Kerim bir Resulun sözüdür.Bu o kadar açıktır ki yeminde ihtiyaç yoktur.''
(Der ayeti)
''Muhakkak o Kuran-ı Kerim, kerim olan bir Resulun kavlidir.''
Ayeti kerimede geçen Resul ile murad Cebrail (aleyhisselam) dır diyenler var ise de Resul ile muradın Resulullah olması tercih olunmuştur.
Kuran-ı Kerim Allah'u Teala'nın Levh-i mahfuzda izhar buyurduğu cihetle Allah'ın kelamıdır.Levhi mahfuzdan semaya ve semadan yeryüzüne inzal edilmesi Cebrail (Aleyhisselam) vasıtasıyla olmuştur.İnsanlara tebliğ etmesi, imana davet ve insanlara hitaben okunması Peygamber Efendimiz tarafından olmuştur.
(Ders ayeti)
''O bir şair sözü değildir.Siz pek az inanıptasdik ediyorsunuz.
O bir şairin sözü değildir.Çünkü Kuran-ı Kerim şiir çeşitlerinden hiç birisine uymaz.Hiç bir şiir, o kelamı Rabbanideki belegat ve ulviyati haiz olamaz.
(Ders yati)
''Bir kahin sözüde değildir.Siz pek az düşünüyorsunuz.''
Kahinler bir takım müneccimlerdir ki, yıldızlara dayanarak bir takım şeylerden haber verirler.O haberlerin ekserisi doğru değildir.Zanna dayalı, uydurma şeylerden ibarettir.Kuran-ı Kerim ise hakikatin ta kendisidir.Kahin sözü olmaktan münezzehtir.Biraz düşünenler için Kuran'ı Kerimin şiir ve kahin sözüyle ilgili olmadığı derhal anlaşılır.
(Ders ayeti)
''(O kur'anı Kerim) alemlerin Rabbi tarafından indilimiştir.''
Sure-i Şura'da geçen şu ayeti kerime buna münasibtir:
''Bu Kuran muhakkak ve elbette alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.Onu Cebrail (Aleyhisselam) korkutuculardan olasın diye açık bir arap lisanı ile senin kalbine indirmiştir.''(Şura 192-195)
(Ders ayeti)
''Eğer Muhammed (Aleyhisselam) bazı sözler uydurup bize isnad etmeye kalkışsaydı elbette biz onu kuvvetle yakalar ve ondan intikam alırdık, sonra da muhakkak onun kalp damarlarını keserdik.''
Mekke müşrikleri Allah'ın Resulu hakkında:''Muhammed bir şairdir, Kuran onun söylediği şiirlerdir, O bir kahindir sözylediği sözlerle kahinlik yapıyor.'' demeleri üzerine bu ayeti celileler nazil olmuştur.Kuran-ı Kerim'in bir şair, bir kahin, bir mecnun sözü olmayıp kelamı ilahiye olduğu Hazreti Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve sellem) yalan söylemeye tenezzül etmeyeceği kati olarak beyan buyurulmuştur.
Eğer Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) vahyetmediğimiz bir şeyle üzerimize yalan uydurmuş olsaydı biz onu şiddetle yakalar sonra da onu helak ederdik de:
(Ders ayeti)
''Artık sizden kimse de yoktur ki, ondan men ediciler olabilsinler.''
Hazreti Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) kendi nefsinden bir şey söyleseydi, yahut kendisine vahyolunandan bir harf noksan etse idi insanların en kerimi olduğu halde ona böyle azab edileceği buyrulduğundan gaye, ya kasdi olarak kitabullahtan bir şey değiştirmek isteyenlerin yahut Mevla Teala buyurmadığı halde kendi nefsinden bir takım görüşler öne serip Allah'a atfedenlerin göreceği azab nice olur?
(Ders ayeti)
''Ve şüphe yok ki O Kuran-ı Mübin muttakiler için elbette bir vaazdır.''
Bu Kuran-ı Kerim şirkden ve dünya sevgisinden sakınanlara vaazdır.Onlar bundan faidelenirler.Allah-u Teala'ya şerik ittihaz edenler ve dünyaya olan sevgilerinin fazlalığından dolayı dünyaya meyledenler ise, bu Kuran'ı yalanlarlar ve ondan faidelenemezler.Mevla Teala'nın buyurduğu üzere:
(Ders ayeti)
''Ve muhakkak biz elbette biliriz.Şüphe yok ki sizden tekzib edenler vardır. - Ve muhakkak ki O (Kuran) elbette kafirlerin üzerine bir nasihattir.''
Kafirler ahirette müminlerin nail oldukları ecirleri gördükleri zaman, onu tasdik edip iman etmediklerine öyle nadim, öyle pişman olacaklar ki, bu onlar üzerine büyük bir hasret olacaktır.
(Ders ayeti)
''Ve şüphe yok ki o, bila şek gerçek bir hakikattir. - Habibim Rabbini azim simiyle tesbih et.''
Rabbin seni vahyinle ehil kıldığı için ona şükür olmak üzere Rabbını büyük isim ile tesbih et.Yani Allah'ı azim olan ''Sübhanallah'' lafzı şerifi ile tesbih et.
Bir hadisi şerifte:
''Sübhanallah mizanı doldurur, Sübhanallahi velhamdülillahi yer ile gök arasını doldurrur.''
Sübhanallahi ve bihamdihi zkri hakkında Efendimiz şöyle buyurur:
''İki kelime vardır ki lisan üzerine çok hafif, mizan üzerinde çok ağır, Allah'a çok sevgili.''
Sure-i Saffat'da şöyle buyrulur:
''Eğer o, çokça tesbih edenlerden olmasa idi, elbette ki onun (balığın) karnında, tekrar dirilecekleri güne kadar kalırdı.''
Yunus (aleyhisselam) çok tesbih edenlerden olmasa idi balığın karnı ona kabir olacaktı.Bakınız tesbih nasıl faideler veriyor.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem):''Cennetinize ağaç dikiniz'' buyurdu.Sordular:''Ya Resulallah! cennetimize nasıl ağaç dikebiliriz?'' Efendimiz buyurdu:''Subhannallahi velhamdülillahi ve la İlahe illallahu vallahuekber diyerek tesbih etmekle'' buyurdu.
Çekilen tesbih dünya harf ve ses halinde ahirette ise ağaç sıfatındadır.Öyleyse hakiki hayat yaşamak cennettedir.Vesselam.
Read More......

islammektebi

ISLAMMEKTEBI KUTUPHANE

MUBAREK GUNLER

Ticaret İlmihaliSosyal Bilimler Ans.Uc Aylar ve Regaib
Kütüb-i SitteEvlilik ve Aile HayatıBerat Kandili
El-lu'luu Ve'l-MercanFutuhu'l GaybMirac Kandili
Mektubat-ı RabbaniHak Yolun EsaslarıMevlid Kandili
Alimler AnsiklopedisiTevhidin HakikatıKadir Gecesi
Osmanlı Tarihi Ans.İslam İtikadı EsaslarıRamazan ve Oruc
Kalplerin KeşfiTevhidin HakikatıBayram Gunleri

Esma ul Nebi

Esma ul Husna

1. Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? 2. Yükünü senden alıp atmadık mı? 3. O senin belini büken yükü . 4. Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi? 5. Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. 6. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. 7. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul, 8. Yalnız Rabbine yönel.


Radyo Girişi

Şeyh Ahmed Yasin

Beşinci Boyut Dizileri

Başörtüsü Özel

Çocuklara Özel

Şifalı Bitkiler


Efendi hz.(ks)

"Kavuşmak istiyorsan Mevlaya vur tekmeyi dünyaya"

Sevgili Peygamberim Serisi

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.s Efendimiz'in
Hayatını Öğrenmek için Aşağıdaki Seriyi Bilgisayarınıza sağ tıklatıp "Hedefi Farklı Kaydet"yada ( SAVE TARGET AS ) yaparak indirebilirsiniz.

Read More......

islam medresesi is wearing Blue Weed by Blog Oh! Blog | To Blogger by Gre at Template-Godown | Entries (RSS) and Comments (RSS).